suatında anlamsız bir acı
bakma yüzüme ve görme beni
amlamsız bırak kelimeleri ve düşük cümleler kur
beni tanımlayan
gidiyorum ben ve bakma yüzüme acıyla anlamsız
alacağım ne bir nefes
ne içeceğim bir damla su
ne annem var benim burda
ne de güvenini hissedebileceğim bir babam
gidiyorum bazen istemeyerek
yollar benden yana
ne kadar uzun sürse de
bitiyor en sonun da
ve acıyla bakma bana anlamsızca
gidiyorum..
ve çağu zaman isteyerek...

ölüyorum...

bilmiyorum ne yapmam gerektiğini
bir yola çıkmışım
başı olmayan
ve sonu olmayan
yine de devam etmek istediğim
çabaladığım
yorulduğum ve ağladığım
canımı yakıyor taşlar ve ellerimi kesiyor çalılar
sonra yine bir sessizlil çölüne düşüyorum
yine yürüyor
yine yoruluyorum
artık zevk alıyorum
yalnız çıktım bu yola ve yalnız ölüyorum...

sır..

Elinde bir fotoğraf var kırmızı şal giyen kadının.
Gözleri çok güzel bir kahverengi,
bal rengi derler ya öyle gibi.
Şimdi daha güzel görünüyor,
üzeri sulu olunca.
Fotoğrafa bakıyor arada.
Kafasını kaldırıyor bazen,
önünden geçen, yanından geçen insanlara bakıyor.
Yada bir ray sesi geldimi,
kendi treni olup olmadığını kontrol ediyor.
Aklından geçenleri merak ediyorum.
Fotoğrafta kimin olduğunu.
Sevgilisine mi veda ediyor sessiz sessiz,
annesine yada babasına mı..
Merak ediyorum böyle üzgün olmasına sebep olan ne.
Ve yine merak ediyorum güzeller hep üzülmek zorunda mı diye..

bir tuhaf yalnızlık

Birden alaycı insanlarla karşı karşıya kalirsin ya
hani en kararsız en korkak oldugun anda.
Inat edersin yapamayacağını kaçamayacağını bile bile.
Sonra bir güz rüzgarı gibi ince sakin görünen
ama insanın içine işleyen bir soğuk girer vücuduna.
Sadece anneni istersin yanına.
İşte ben her gün bu duygularla uyanıyorum sabaha.
Temiz hava yerine ölüm yalnızlığı çekiyorum içime.
Anne nerdesin diyerek ağlıyorum banyoda
ve aynaya bile bakamıyorum utancımdan.
Birinin bitirmesini istemiyorum bu duyguları.
Insanları görmek istemiyorum çevremde.
Şikayet etsemde yalnızlıktan,
yalnızlıksız olmak istemiyorum aslında.

küçük kız...

Beni burdan al götür diye bağıran bir kız var içimde.
Küçük hassas bir o kadar yalnız..
Mutlu olsun diye uğraşan yok, mutlu etmeye çalışan yok.
O kocaman kara gözleri dolu, bir an kolluyor ağlayacak.
Bir düş görüyor her gece, açıyor gözlerini o düş gerçek olacak, mutlu olacak..
Bir anne yok etrafında yalnız, taşa vuruyor ya dizini, kanıyor ya,
yapıştıran yok yara bandı..
Öpen yok aglamasin diye..
Bir kız çocuğu var içimde en fazla sekiz yaşında...
Bağırıyor bana kurtar beni diye.
Sesi ince, çığlık atmaya yetmiyor nefesi.
Her gün biraz daha inceliyor ruhu,
her an biraz daha kopuyor insanlardan..
Ve kuytu köşelerden korkuyor,
onu oraya terkedenlerden korkuyor..
Bir kız var içimde daha çocuk.
Büyüt beni diye yalvarıyor...

sözsüz şarkı


Beni sakla en kuytu en tenha köşelere.

Sevgi istemiyorum artık ve ihtiyaç duymuyorum yalancı sözlere.

Aramıyorum konuşan bir çene ve bana zarar veren inceden inceye.

Bulutları seviyorum artık ve kapatsınlar istiyorum güneşin üstünü.

Alışmak istemiyorum hiç bir yaratığı beni yaratan tarafından yaratılmış

ve kapanmak istiyorum kendime, dünyaya gönderilme sebebime.

Sonra sal beni çıkmaz dehlizlere.

Kaybolmak istiyorum tanıdık yerlerde

ve unutmak istiyorum tanıdığım herşeyi.

Sözsüz şarkılar yazdım ve söylemek istiyorum onları sağırlara.

Duymak istiyorum en duygulu sesi

ve duygularımdan arınmışlığı hissetmek.

Mecbur kalmamak lazım nefes almaya.

ve anlamak gerek değerini.

yollar...


yollar çok uzun
başlanmayacak kadar iç karartıcı
bitirilemeyecek kadar uzun
içimde çığlıklar birikmiş mideme baskı yapıyorlar
sevgisiz kalmış bebekler gibi bencil büyüyorum
dayak yiyen kadınlar kadar öfke dolu
yollar hep çok uzun
bana bakmıyor insanlar yanımdan geçerken
varlığım önemsiz bu küçük çelişkiler içinde
bir farklılık arıyorum yaşama anlam verecek
ağlayan gözler görüyorum
titreyen dudaklar
yazan eller
yollar bazen çok uzun
saçlarım kısa sözlerim kısa
öyle tahmin ediyorum ki ömrüm kısa
ama yollar hep çok uzun
bazen biraz fazla uzun

korkuluk

-beni ilgilendirmez artık, dedi yaşlı, gri gözlü, elinde şemsiye tutan adam.
"artık beni ilgilendirmez bensiz yattığı uykularda benim olmadığım rüyalar görmesi.
Beni ilgilendirmez sessizce söylediği şarkıları bana armağan etmemesi.
Beni ilgilendirmez canı yandığında adımı sayıklamaması.
Beni ilgilendirmez artık bensiz olması." ve indirdi şemsiyesini.
Islanmaya başladı tepeden tırnağa.
Üzerinden aktıkça yağmur damlaları, bir parçasını koydu önlerine o kadına olan sevgisinin,
alıp götürsünler diye.
Kalabalıklarda bulduğu yalnızlık tecrübelerini,
sessizliklere gömüp,
kendisine dönüp bakmayan insanların hayatlarını öğrenip,

sonsuz ve aydınlık bir karanlığın içinde bulduğu tatlı bir o kadar ekşi yaşamına geri dönmek istedi.
Yere bıraktı tuttuğunu farketmediği şemsiyesini.
Ellerine baktı.
Islanan ellerine, üzerinde çiziklerin krallık kurduğu ellerine.
Başını kaldırdı göğe.
Bu kez yaşlı yüzü ıslanmaya başladı.
Gözyaşları ağırlıyordu yağmur damlalarını yüzünde.
Acıyla açtı ağzını,
"beni ilgilendirmez artık..."