düş parçaları

Sıkıntı değil içeriği, hüzün, aşk falan hiç birşey yok.
Ben birşey talep etmedim gökyüzünden, o kendi döktü elime gözyaşlarını.
Sonra birileri gelip kızdı ya yabancılardan birşey aldım diye.
Halbuki ben istemedim, hem anahtar yoktu bende hiç bir kapıya ait olan, ve elinde masallar olan küçük bir kız olsa olsa kedi peşinde koşar.
Kimse suçlayamaz çünkü ben istemedim, onlar kendileri gelip sevdiklerini söylediler beni.
Cevap vermeyi çok sonraları öğrendim ben, hem acı, karamsarlık dolu cevaplar, ah o cevaplar..

Sonra kediler kaçtı, masallar hiç gerçek olmadı, küçük kız kirli elleriyle büyüdü, ama yine de kimse bana hesap soramaz, kimse bu hayat demedi bana, ben kendim öğrendim.

gel?

Hani hava ne aydınlıktır, ne de karanlık, kararsızlık içine yansır da bir çıkış bulamazsın. Karardıkça kararırsın baktıkça gökyüzüne, o vakitlerde gel.
Gel ki gerek kalmasın üzülmeye güneşin gidişine, gel ki üşümesin yüreğim gecede... Hani bi yaramazlık yaparsın da hesap sorar baban, ne konuşabilirsin ağlamadan, ne de rahatlarsın ağladıkça.. Gözlerin sızladıkça sızlar, o vakitlerde gel. Gel ki sarılıp da sana bütün hüznümü paylaşabileyim..
Gel ki çaresizlikler içinden, sana tutunup çıkabileyim... Hani tam kuruyacakken çiçeğe su dökersin de onu kurtarmış olmanın ferahlığını yaşarsın ya, bekliyorum beni hayata döndürecek dokunuşunu, gel ki hayat yeniden anlamlanıp yeniden başlasın..
Gel artık..

birşey kalmadı..

'Birşey kalmalı' dedi yaşlı adam, kolunun arasında kitabı gözünde gözlüğü ayağında çorabıyla. Ait olan ne varsa ona, üzerindeydi hani, kimsenin farkında olmadığı. Ama yaşlı adam düşündü 'Birşey kalmalı geriye'. Ya saat gece yarısını vurduğunda duvarlar beni unutursa, ya ani o eski cızırtılı şarkılar bensiz çalarsa, ya o çirkin kedi başka bir kucakta uyursa.. Ah ne kaygı ne acı ne hüzün. Birşey kalmalıydı geliye diye düşündü yaşlı adam. Gözlüklerini çıkarttı önce, kitabı bıraktı sonra. Çoraplar kimsesiz çocuklarındı. Dizleri üzerinde kaldı öylece. Dağ gibi devrildi yere. Zamanın bir yerlerde devam ettiğini bilir gibi yüzünde olabildiğince hüzünlü bir gülümsemeyle.