ölümcül uykuda...


Elime aldığım çürüyüp giden herşey gibi bu papatyanın da çürümesine göz yummak istemedim. Her papatya gördüğümde yaptığım gibi yine saymak istedim kim olduğunu bilmediğim 'o'nun beni sevip sevmediğine dair zorlu soru dizisini. Bu sefer başka birşey oldu ve bir dolmuş geldi aklıma. Penceresinden sarkıp 'seviyor sevmiyor' dediğim dolmuş. Ve onun 'uğraşma öyle çıkmaz' diyen şoförü.... Bazen elimde çürüyen şeyleri çürüdükten çok sonra farkediyorum.. Kokusu çıkıyor.. Tanınmaz halde oluyor.. Ve ben onu farkediyorum.. O zamanlar adı bir nefeste çıkmayacak kadar uzun bir okulum vardı. Içlerinde ömrüm boyu unutmayacağım hocalarım, en önemlisi Süleyman Hocam vardı. Kaçmak için çıktığım yolda bulduğum papatyalar, onlarla bindiğim dolmuşlar vardı. Sessizce ve farkında olmadan susmasini söylediğim o hayatın şimdi hiç sesi çıkmıyor...

Hiç yorum yok: